Önce evlere kapandık sonra içimize
Evimize dönüyoruz, içimize dönüyoruz, kabuğumuza çekiliyoruz, mağaramıza sığınıyoruz… Mahallece değil, şehirce değil, milletçe değil, sen ben o değil dünyaca geri çekiliyoruz. Herkes kendi mağarasında, kendi vicdanıyla hesaplaşıyor. Ortaya birçok algoritma çıkıyor.
Evimize çekiliyoruz doğa kendiyle baş başa kalıyor. Yüzyıllardır verdiğimiz tahribatın bir özrü mü bu?
Evimize çekiliyoruz camiler boş kalıyor. Haftalardır katılmadığımız Cuma namazının bir cezası mı bu?
Evimize çekiliyoruz yıllardır çocukların ağlama sesi kesilmeyen Ortadoğu sessiz kalıyor. Ülke ülke gezerken sesini duymazlıktan geldiğimiz Ortadoğu’nun bir ahı mı bu?
Evimize çekiliyoruz Kâbe boş kalıyor. Suudi Arabistan, yaptıklarının kefareti mi bu?
Evimize çekiliyoruz turistin bir an olsun eksik olmadığı Avrupa sokakları bomboş kalıyor. Daha birkaç hafta önce sınıra ateş açtığın mültecilerin size cezası mı bu?
Evimize çekiliyoruz Amerika’da beyazlar karantinada kalıyor. (Yapılan bir araştırmaya göre korona virüsü siyahilerdeki protelius kromozomundan dolayı bulaşma riski olmadığı yönündedir.) İnsan yerine koymadığınız siyahilerin bir ahı mı bu?
Evimize çekiliyoruz Çin hiç olmadığı kadar yalnız kalıyor. Sırf dini için diri diri yaktığınız insanların ahı mı bu? Ya da sen. Fiyatları artırıp insanları dolandırdıktan sonra evine çekilmek zorunda kalan esnaf. Dükkanındaki sessizlik asgari ücretle ailesini geçindirmeye çalışırken iki üç kuruş kazanmak için daha pahalıya sattığın malını alan adamın ahı mı bu?
Dikkat ettiyseniz şu dine mensupsun, şu partiye aitsin, bu bölgede yaşıyorsun diye ayırt etmiyorum. Ahı olan insanların bile, sizin, bizim, hepimizin mağaramızda kendi içimizde kendilerine bile itiraf edemedikleri hesaplaşmaları başladı…
Bir tür arınmanın eşiğindeyiz. Arınmak her zaman sancılı olur. Dünyaca korkulu bir sancı çekiyoruz. Dışımızı dezenfektanlarla içimizi kimimiz günah çıkararak, kimimiz secdede, kimimiz odasından gök yüzünü izlerken arındırıyoruz. Büyük bir elekten geçiyoruz. Bu mağaralardan kimilerimiz tamamen arınmış yeni doğmuş bir bebek gibi saf kimimiz içini karartarak daha da kirlenmiş ve kinlenmiş olarak çıkacak. Krizleri fırsata çevirmek hepimizin lehine olacaktır. Ankara’nın bir köyündeki insanla Tokyo’da yaşayan bir insanın aynı zaman diliminde ortak noktada buluşma ihtimalleri neredeyse normal şartlar altında mümkün değil. Hepimiz evde toplandık, dinginleştik, sakinleştik, durulduk… Yıllardır koşturmacadan içimizdeki o büyük enerjiyi fark etmeye bir türlü fırsatımız olmadı.
Ruhumuzu doyurma, enerjimizi dışa vurmanın tam zamanı!
Cahit Zarifoğlu’nun da dediği gibi: ‘’Öyle ya her gözün başka bir bakışı var.’’
Hepimiz senin onun bunun gözüyle değil kendi gözümüzle içimize bakalım! Önce içimize, sonra işimize elbet döneceğiz…
Nur Polat nadirenpolat@gmail.com